5 Mayıs 2015 Salı

italya



İTALYA


İtalya ya da resmî olarak İtalyan Cumhuriyeti Güney Avrupa'da, büyük ölçüde İtalya Yarımadası üzerinde yer alan bir ülke. Akdeniz'in en büyük iki adası Sicilya ve Sardunya da İtalyan topraklarıdır. Başkenti Roma’dır. 2013 nüfus sayımına göre 59,3 milyondur. Para birimi Euro’dur. İtalya’nın Bayrağı aşağıda olduğu gibi 3 renkten oluşmaktadır. İlk baş yeşil sonra beyaz daha sonra ise kırmızı renkli sütunlardan oluşmuştur. İtalya’nın amblemi İtalan bayrağının yanında yer aldığı gibidir.










İTALYAN TARİHİ


ETRÜSKLER

İtalya'daki ilk uygarlık M.Ö. 800 civarında orta İtalya'da baş gösteren Etrüsklerdi. Etrüskler şehirlerini karelere bölmek suretiyle yaptılar. Bu şehirlerin bazıları hala ayaktadır (Arezzo, Chiusi, Cortona, Perugia ve Cerveteri gibi). Etrüskler ayrıca bataklık kurutabilen ve yollar yapabilen mühendislerdi. Ayrıca iyi sanatçılardı. Etrüskler toprak heykeller yaptılar ve bronzla çalıştılar. Zanaatkârları altın ve gümüşten takılar yaptılar. Etrüsk sanatçıları, zenginlerin mezarlarının duvarlarına resimler (freskler) yaptılar. Ayrıca çanak çömlek boyadılar. Üst sınıf Etrüskler bir avlu etrafında düzenlenmiş, çok odalı, harika evlerde yaşadılar. Lüks mobilyaları vardı. Fakir Etrüskler, ahşap ve tuğladan yapılmış, basit kulübelerde yaşadılar.
Etrüskler ticaret yaptıkları Yunanlılardan etkilenmişlerdi. Yunanlılar M.Ö. 750 civarında Napoli Körfezindeki Ischia adasında bir koloni kurdular. Daha sonra Sicilya'da Catania ve Messina gibi koloniler oluşturdular. Ayrıca kıta İtalya'sına Reggi Calabria gibi koloniler kurdular. M.Ö. 600'de Etrüskler, Roma dahil olmak üzere, merkez İtalya'nın yönetimine geldiler. Ayrıca güçlü bir donanmaları vardı. Ancak M.Ö. 510'da Romalılar isyan ettiler ve giderek Etrüsk topraklarında ilerlediler. Son Etrüsk şehri M.Ö. 265'te Romalıların eline geçti.

 

ROMA'NIN YÜKSELİŞİ

M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında Roma'da bir yerleşim mevcuttu. M.Ö. 6. yy.da Etrüsk krallarınca yönetildi. Krallara, içinde Romalı aristokrat ve soyluların bulunduğu senato danışmanlık yapıyordu. Ancak M.Ö. 510'da Romalılar isyan ettiler ve son kral Tarquinius Superbus'u sürdüler. Devamında Roma, konsül denilen ve senatörler içinden seçilen iki memur tarafından yönetildi. Konsüller bir yıl süreli olarak hizmet ettiler. Romalı çalışan sınıflara pleb (İng. plebeian) deniyordu. 6. yy.da bu iki sınıf arasında rekabet vardı. En sonunda M.Ö. 494 yılında plebler Roma'yı terkettiler ve Aventine tepesinde kendi yerleşimlerini kurdular. Soylular onları geri kazanabilmek için ayrıclık vermeye zorlandılar.

Daha en başından beri, Roma, saldırgan ve yayılmacı bir devletti. Romalılar önce merkez İtalya'yı ele geçirdiler. 396'da önemli Etrüsk şehri Veii'yi fethettiler. Ancak 390'da Galyalılar Roma'yı ele geçirip yağmaladılar. Roma tekrar ayağa kalktı ve güney İtalya'yı fethetti. M.Ö. 272 itibarıyla neredeyse tüm güney İtalya Roma'lıların eline geçmişti.
Roma daha sonra Kartacalılarla çatışmaya girdi. Lübnan'lı Fenikeliler Kuzey Afrika'da Kartaca adını verdikleri bir koloni kurdular. O zamanlar Kartaca Kuzey Afrika, Sardunya, Korsika ve İspanya'nın bir kısmına hükmedecek kadar güçlü hale gelmişti. Roma ve Kartaca arasındaki bu savaşlara Punik (Kartacalıya ait) savaşları denir. İlki M.Ö. 264'ten 241'e kadar sürdü ve temelde bir deniz savaşıydı. Romalıların Sicilya'yı ele geçirmesiyle sonuçlandı. Hemen sonra Sardunya ve Korsika'yı da ele geçirdiler.
İkinci Punik Savaşı M.Ö. 218'den 202'ye kadar sürdü. 218'de Hannibal İspanya'dan fillerin de dahil olduğu büyük bir orduyla güney Fransa ve Alplerin üzerinden İtalya'ya yürüdü. Romalıları M.Ö. 218'de Ticinus ve Trebia'da, 217'de Trasimeno Gölünde ve 216'da Cannae'de yenilgiye uğrattı. Ancak Hannibal'in elinde Roma'yı tamamıyla yokedecek kaynaklar yoktu ve Romalılar Kuzey Afrika'ya bir ordu gönderdiler. Scipio liderliğindeki Romalılar M.Ö. 202'de, Zama'da kesin bir zafer kazandılar.
Öte yandan Romalılar kuzeye doğru genişlediler. Kuzey İtalya'da Keltler vardı, ancak Romalılar onları yavaş yavaş fethettiler. M.Ö. 90 itibarıyla tüm Kuzey İtalya Romalıların elindeydi. Romalılar Makedonyalılarla bir dizi savaşa giriştiler. Savaşlar M.Ö. 148'da, Macedon, bir Roma şehri olduğunda sona erdi. Bazı Romalılar bu başarılı savaşların sonucu olarak çok zengin oldular. Bundan başka, savaş tutsakları köle yapıldılar ve dolayısıyla Roma topraklarına büyük bir köle akışı oldu. Bazı varlıklı Romalılar büyük malikanelerde köle işçi kullanarak servet sahibi oldular. Ancak birçok köylü toprağı terkedip şehre taşınmaya zorlandı. Neyseki onlar için bir çok iş vardı. Roma daha zenginleştikçe yollar ve tapınaklar yapıldı. Ancak olağanüstü sosyal değişimler Roma'da bir çok karışıklıklığa neden oldu.
Bu arada köleler bazen isyan ettiler. Sicilya'daki kölelerin isyanıyla başlayan ilk isyancı savaşı M.Ö. 135'den 132'ye kadar sürdü. Sicilyalı köleler M.Ö. 103'te tekrar isyan çıkardılar, ancak M.Ö. 99'da yerle bir edildiler. Son olarak Spartacus M.Ö. 73'te İtalyan kölelerin başına geçti. Ancak M.Ö. 71'de isyan bastırıldı. M.Ö. 91-89 Sosyal Savaş'ta Romalı olmayan İtalyanlar Roma'ya başkaldırdı. Cornelius Sulla liderliğindeki Romalı askerler isyanı ezdi. Bütün bunlara rağmen M.Ö. 89'da tüm özgür İtalyanlara Roma vatandaşlığı verildi.
M.Ö. ilk yy.da Roma cumhuriyeti yavaşça çökmeye başladı ve güç giderek başarılı generallerin eline geçti. Olağanüstü durumlarda Romalılar bazen gücü, geçici bir diktatöre verdiler. M.Ö. 83'te Sulla, kendini diktatör yaptı. M.Ö. 80'e kadar yönetti. Daha sonra M.Ö. 67'de diğer bir güçlü general olan Gnaius Pompey, Akdenizdeki korsanlara karşı başarılı bir savaş açtı. M.Ö. 66-62 yılları arasında Türkiye, Suriye ve çevre bölgeleri Roma İmparatorluğuna kattı. M.Ö. 60'ta Crassus ve Julius Caesar'la (Jül Sezar) üçlü otorite oluşturdu. Bu triumvirlik sadece bir yıl sürdü, ancak M.Ö. 56'da yenilendi. Ancak Crassus M.Ö. 52'de ölünce Pompey tek konsül seçildi.




Bu arada triumvirliğin üçüncü üyesi olan Julius Caesar Galya'yı fethetti. Askeri zaferleri, onu kendi adamları içinde çok popüler yaptı. Ancak M.Ö. 49'da Senato, Caesar'ın ordu komutasını bırakıp Roma'ya askersiz olarak dönmesi kararını verdi. Caesar bunu reddetti ve aksine Roma'ya yürüdü. Şehri savunacak birlikleri olmayan Pompey, Yunanistan'a, ordu toplamaya gitti. Caesar onu kovaladı ve yendi. Pompey Mısır'a kaçtı ve orada öldürüldü. Julius Caesar M.Ö. 44'te, suikaste uğrayana kadar Roma'nın diktatörü olarak kaldı. Onun ölümünden sonra başka bir triumvirlik iktidara geldi. Bu üçlü Marcus Antonius, Marcus Lepidus ve Julius Caesar'ın büyük yeğeni Gaius Octavius'tan oluşuyordu. M.Ö. 36'da Lepidus azledildi ve sonra Octavius ile Antonius da iktidardan düştüler. Octavius, M.Ö. 31'de Actium deniz savaşında Antonius'u yendi. Octavius ilk Roma İmparatoru oldu. M.Ö. 27'de Augustus ünvanını aldı. Roma cumhuriyeti bir sona gelmişti.

ROMA İMPARATORLUĞU YÖNETİMİNDEKİ İTALYA


Augustus, senatoyu korudu, ancak gerçek güç kendindeydi. Orduyu ve sivil hizmetleri kontrolüne aldı. Augustus, Roma İmparatorluğunun düzenini restore etti ve M.S. 14'te öldüğünde barış ve zenginlik vardı. Sonra üvey oğlu Tiberius geldi (M.S. 14-37). Sonraki imparator Gaius veya Caligula, öyle kötü yönetti ki kendi özel birlik muhafızı tarafından suikaste uğradı (M.S. 37-41). Sonrasında amcası Claudius iktidara geldi (M.S. 41-54). Onun hükümdarlığında Romalılar İngiltere'yi fethetti. Sonra Nero geldi (54-68). Vespasian (69-79), Roma'daki ünlü Kolezyum'u inşaa ettirdi ve Trajan (98-117) ve Hadrian (117-138) döneminde Roma İmparatorluğu zirveye ulaştı.
212'de imparator Caracalla, imparatorluktaki tüm özgür insanlara Roma vatandaşlığı tanıdı. O sıralarda Roma İmparatorluğu inişe geçmeye başlıyordu. İmparator Severus Alexander 325'te öldürüldüğünde onlarca yıl politik dengesizlikler oldu. 235 ve 284 yılları arasında 22 imaparator vardı. Komuta ve refah, Diocletian (284-305) tarafından geçici olarak restore edildi. 305 yılında tahttan feragat etti ve o sırada iktidar için kavga vardı. Constantine, 306'da imparartor ilan edildi, ancak 324 yılına kadar imparatorluğu tamamen kontrolü altına alması mümkün olmadı. Constantine, Hristiyanlığı tolere eden bir politika izledi. 337'de ölüm döşeğinde vaftiz edildi. Diocletian, imparatorluğu batı ve doğu olmak üzere ikiye böldü. Constantine 324'te onları birleştirdi, fakat ölümünden sonra tekrar ayrıldılar. Giderek ikisi arasında daha az işbirliği olmaya başladı. Batı Roma İmparatorluğunda azgın bir enflasyon ve acımasız bir ekonomik düşüş vardı. Bu arada sınırın ötesindeki Germanik aşiretler giderek güçleniyorlardı.
5. yüzyılda Roma İmparatorluğu yavaş yavaş çöktü. 406-407'de Germanlar Galya'yı istila etti ve Roma ordusu İngiltere'yi terketti. 410'da Alaric (Got) Roma'yı ele geçirdi. Buna rağmen Roma İmparatorluğu bir zaman sonra tekrar kurtuldu. Ancak 429-430'da Vandallar denen insanlar İspanya'dan Kuzey Afrika'ya geçtiler. Bunun ciddi sonuçları oldu, çünkü Romalılar hububatı oradan elde ediyorlardı. Daha da kötüsü, 455'te Vandallar Roma'yı yağmaladılar. Son olarak 476'da son Roma imparatoru tahttan indirildi ve Odoacer denilen bir Germen kendini İtalya'nın kralı ilan etti.

ORTA ÇAĞ'DA İTALYA

Ancak bir çok insan için hayat normal şekilde devam ediyordu. Germanik krallar Roma kültürüne ve kanunlarına saygı duydular. Odoacer'den sonra 493'te Ostrogot Theodoric geldi. 526'ya kadar hüküm sürdü ve hükümdarlığı süresince İtalya'daki Germenler ve Romalılar, birlikte, barış içinde yaşadılar. Bu sırada Roma İmparatorluğu'nun doğu yarısı hala serpilmeye devam ediyordu. Artık Bizans İmaparatorluğu adıyla anılıyordu. 535'de Bizans imparatoru Justinian, generali Belisarius komıutasındaki ordusunu İtalya'ya gönderdi. Böylece İtalya'nın çoğunu harap eden uzun bir savaş hali başladı.
Belisarius, İtalya içinden kuzeye yürüdü ve 540'ta Ravenna'yı ele geçirdi. Ancak Gotlar, liderleri Totila (541-552) komutasında, İtalya'nın çoğunu tekrar ele geçirdiler. Sadece Ravenna ve bazı diğer kıyı kasabaları Bizanslıların ellerinde kaldı. Sonra sarkaç diğer yönde sallandı. 562'de, Bizanslılar, generalleri Narses komutasında İtalya'nın tamamını tekrar geri aldılar. Daha sonra 568'de Lombardlar denen insanlar kuzey İtalya'yı istila ettiler. Lombardlar, liderleri Authari (584-590) ve Agilulf (590-616) yönetiminde güneye kadar savaştılar ve Bizanslılar tarafından Ravenna'dan Roma'ya olan bir çizgi üzerinde durdurulabildiler. Lombardlar giderek yerli İtalyanlarla evlilikler yaptılar ve ayrıca İtalyan geleneklerini ve İtalyan dilini de benimsediler.
751'de Lombard kralı Aistuff Ravenna'yı aldı ve Roma'yı tehdit etti. Papa Franklardan yardım istedi. Liderleri Pepin III komutasında, Franklar kuzey İtalya'yı istila ettiler. Lombardları yendiler ve Pepin, Ravenna'yı ve orta İtalya'da bulunan bazı toprakları papaya verdi. Böylece Papa orta İtalya'da kendi devletinde iktidara geldi. Sonra Franklar geri çekildi fakat 772'de tekrar İtalya'yı istila ettiler. Bu sefer Lombard krallığını ele geçirdiler. Frankların lideri Şarlman (Charlemagne), papanın orta İtalya'daki hükümdarlığını onayladı. 814'te Şarlman öldükten sonra Almanya'nın imparatorları İtalya'yı yönetmeye devam ettiler ve kendilerine kral diyorlardı. Ancak güçleri azdı ve 10. yy.da İtalya 'krallığı' yıkıldı. Son olarak 1024'te Pavia halkı kraliyet sarayını yaktı. Bu İtalya'nın Germen 'krallarının' sonunu simgeliyordu.
11. yüzyıl boyunca güney İtalya'nın kontrolünü Normanlar aldı. 1061-1091'de Sicilya'yı fethettiler ve 12. yy.da Sicilya'da ve güney İtalya'da güçlü bir şehir kurdular. Bu arada İtalya krallığının çöküşü bir çok şehir-devlet oluşumuna neden oldu. 11. ve 12. yüzyıllarda Akdenizde ticaret patladı ve kuzey ve orta İtalya'daki şehirler zengin ve önemli hale geldiler. Ayrıca bağımsızdılar. Ancak güneyde Normanlar şehirlerin otonom hale gelmesini engelliyordu.

12. yy.da Alman imparator Frederick Barbarossa, kuzey İtalya şehirlerinde Alman otoritesini inşa etmeyi denedi. 1162'de Milano'yu yerle bir etti. Bunun bir sonucu olarak kuzey İtalyanlar ona karşı Lombard Ligi'ni kurdular. Barbarossa 1174'te İtalya'yı işgal etti ancak 1176'da ordusu Legnano savaşında ciddi bir yenilgi aldı. Barbarossa 1183'te Peace of Constance ile kuzey İtalya şehirlerinin bağımsızlığını kabul etmeye mecbur kaldı. Frederick Barbarossa 1190'da öldü. Halefi Henry VI, Sicilya'yı Normanlardan aldı. Ancak Almanlar Sicilya'yı uzun süre elinde tutamadı. 1266'da Fransızlar Sicilya krallığını fethettiler (güney İtalya'dan büyük bir parçayı ve adayı kapsıyordu) Ancak 1282'de Palermo halkı isyana kalkıştı. Aragon'lu (Kuzey İspanya'da bir krallık) Peter, daha sonra Sicilya adasını aldı, böylece bir süre anakaradan bağımsız hae geldi.
Bu arada kuzey İtalya şehirlerinin nüfusları hızla arttı. Ticaretleri ve zenginlikleri de. Kuzey İtalya şehirlerinin yükselişi 1348'deki, nüfusun yaklaşık üçte birini öldüren Kara Ölüm denen veba salgını felaketi ile geçici olarak kesintiye uğradıysa da yine toparlandılar ve 14. yüzyılın sonuna doğru İtalyan tarihinde yeni bir sayfa açıldı.
1494 yılında Fransa Kralı VIII. Charles, İspanya'yı ele geçirebilmek amacıyla 16. yüzyıla dek sürecek olan saldırılar dizisinin ilk ayağını başlattı. Bu saldırılar ve rekabet sonunda İspanya Cateau-Cambrésis Antlaşması'yla galip taraf oldu. Böylece İspanya, Milan Düklüğü ve Napoli Krallığı üzerinde egemen güç durumuna geldi. Daha sonra İtalya üzerindeki etkili güç olma durumu, Utrech Antlaşması'yla Avusturya'ya geçti. Avusturya etkisi altında İtalya'nın kuzeyinde güçlü bir ekonomik dinamizm ve entelektüel canlılık oluştu. Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları (1796-1815) İtalyanlar arasında eşitlik, demokrasi, hukuk ve ulus olma bilinci gibi düşünceler uyandırdı.

İTALYA'NIN BİRLEŞMESİ

19. yüzyılın ilk yıllarında İtalya I. Napolyon tarafından işgal edilerek Fransız etkisi altına girdi. Viyana Kongresi İtalya'nın Fransız işgalinden önce yöneten hanedanlara geri verilmesini öngörüyordu. Böylece Papalık Devleti, Sardinya-Piemonte Krallığı, Toskana Grandüklüğü, Modena Düklüğü ve Lombardiya-Venedik Krallığı tekrar kuruldu. Ancak Carbonari adı verilen gizli dernekler İtalya'nın birleşmesi için çalışmaya başladılar. Giuseppe Mazzini ve Giuseppe Garibaldi birleşme hareketinin öncüleri arasında yer alıyorlardı. Ayrıca Sardinya kralı II. Victor Emmanuel de bu birleşme hareketini destekleyenler arasındaydı.
1848 yılında Lombardiya Avusturya'nın elinde bulunuyordu. İtalya'yı birleştirmek konusunda Fransa'nın desteğini almayı başaran İtalya, 1859'da Fransa ile birlikte Avusturya'yı mağlup etti ve 11 Kasım 1859'da Avusturya ile Piyemonte arasında Zürih'te barış antlaşması yapıldı. Buna göre; Avusturya, Lombardiya'yı Piyemonte'ye verdi. Venedik dâhil olmak üzere diğer İtalyan Devletleri arasında bir konfederasyon oluşturulması ve konfederasyonun fahri başkanının papa, fiilî başkanının Piyemonte olması kabul edildi. Bir süre sonra Kuzey İtalya'daki küçük devletler de Piyemonte'ye katılma kararı aldılar. Böylece bütün Kuzey ve Orta İtalya Piyemonte'ye katılmış oldu. 1870'te Roma ve 1886'da Venedik, İtalya birliğine dâhil oldular. Bunların da katılımı sonucu İtalyan Millî Birliği tamamlanmış oldu. İtalya Krallığı kuruldu.


20. VE 21. YÜZYILLAR


1922-1943 arasında İtalya'nın başbakanı Benito Mussolini



İtalya, Roma devrinden sonra ilk kez tek bir ülke hâline gelebilmişti. Yeni İtalyan Krallığı'nda 20. yüzyılda kuzey İtalya hızlı sanayileşerek gelişirken, güney İtalya'da nüfus hızla yükseliyor ve milyonlarca insan daha iyi bir yaşam için yurdışına göç etme yolları arıyordu. 1861 yılında ülkede çıkarılan anayasa insanlara pek çok temel hak ve özgürlüğü sağlıyordu. Ancak seçme ve seçilme hakları bunun dışındaydı ve varlıklı olmayan kişilerle eğitimsiz sınıfın oy kullanma hakkı yoktu. Daha sonra, 1913'te ülkedeki tüm erkeklere oy kullanma hakkı tanındı. Böylece sosyalist parti liberalleri ve muhafazakârları alt ederek ana politik parti hâline geldi. 19. yüzyılın son yirmi yılından başlayarak İtalya da diğer Avrupa ülkeleri gibi sömürgeleşme yoluna gitti. Osmanlı İmparatorluğu'na karşı yaptığı Trablusgarp Savaşı'nı kazandı. Batı Türkiye'de Oniki Ada; Afrika'da Libya, Etyopya ve Somali gibi bazı ülkeleri de işgal ederek sömürgeleştirdi.[14] I. Dünya Savaşı başladığında önce tarafsızlığını ilan eden İtalya, sonuç olarak 1915'te Londra Paktı ile İtilaf Devletleri arasına katıldı. İtalya'ya savaşa girmesi koşuluyla Trento, Trieste, Istria, Dalmaçya ve Osmanlı Devleti'nin bazı bölgeleri vadedildi. Savaş süresince 600.000 İtalyan askeri yaşamını yitirdi ve İtalya ekonomisi çöktü. Savaşın sonucunda İtalya'ya verilen sözlerden çoğu tutulmadı. St. Germain Antlaşması ile İtalya galip tarafta olmasına karşın yalnızca Trento, Trieste ve Bolzano'yu alabildi. Bu sonuç İtalyan toplumu arasında büyük hoşnutsuzluklara yol açtı.
Aldo Moro'nun Kızıl Tugaylarca kaçırılması

I. Dünya Savaşı'nın neden olduğı yıkımdan sonra oluşan karışılık ortamında, 1917 Ekim Devrimi'nin ateşlediği hareketlilik bir anarşi ve kargaşa ortamı yarattı. Sosyalist bir devrimden kaygı duyan liberal görüşler Benito Mussolini önderliğinde Ulusal Faşist Parti'yi kurdular. Ekim 1922'de faşistler krala karşı bir darbe girişiminde bulundular. Kral, ordularına darbeci güçlere karşı koymamaları yönünde buyruk verdi ve Mussolini ile iş birliği yapma yoluna gitti. Bunu izleyen birkaç yıl içinde Mussolini tüm siyasi partileri kapattı ve birtakım kişisel özgürlükleri kısıtlayarak kendi diktatörlük rejimini ilân etti. 1935'te İtalya Habeşistan'ı görece uzun süren bir direniş sürecinin ardından işgâl edince Milletler Cemiyeti olaya müdâhil oldu. Buna karşılık Faşist İtalya, Nazi Almanyası ile anlaşma ve iş birliği yoluna gitti. Nazi Almanyası ile ilk antlaşma 1936 yılında yapıldı. Ardından 1938'de Çelik Paktı geldi. İspanya İç Savaşı'nda İtalya, Franco'yu sonuna kadar destekledi. Avusturya'nın ve Çekoslovakya'nın Almanya'ya bağlanması girişimlerinde de Hitler'e destek verdi.

İtalya, 1940'ta savaşa katıldı. Kuzey Afrika'da başarılı oldular ancak Yunanistan'ın işgalinde İtalyan birlikleri Yunan direnişçilere karşı yenilgiler aldı. Amerikan ve İngiliz birlikleri 1943'te Sicilya'ya çıktı. Aynı yıl İtalya'nın güneyini ele geçirdiler ve Mussolini, başbakanlık görevinden alınarak hapsedildi. Alman paraşütçüler Mussolini'yi kurtardı ve Mussolini İtalya'nın kuzeyinde İtalyan Sosyal Cumhuriyeti'ni kurdu. 1945'te İtalya'nın kuzeyi de kaybedildi ve bunun üzerine Mussolini İtalya'dan kaçmaya çalıştı ancak komünist partizanlarca yakalanarak kurşuna dizildi.

R

İTALYADA YÖNETİM

Resim yazısı ekle




İtalya, yönetim olarak, 20 bölge, 107 vilayet ve 8100 belediyeye ayrılmış parlamenter bir cumhuriyettir. Cumhurbaşkanı devletin başıdır, parlamento tarafından seçilir ve 7 yıl görev yapar. Ulusal yasama yetkisi, 5 yılda bir halk tarafından genel seçim ile belirlenen iki meclisten oluşan (Temsilciler ve Senato) parlamentoya verilmiştir. Yürütme yetkisi, bir meclis başkanı (parlamento tarafından seçilen ve cumhurbaşkanı tarafından atanan), bir başkan yardımcısı ve 23 bakandan oluşan Hükümet’in elindedir: yürütme aynı kurulun başkanı tarafından yönetilen Bakanlar Kurulu tarafından gerçekleştirilir. Yargıda en yüksek karar birimi Yargıtay’dır. Anayasa Mahkemesi, yasalar ve İtalya Cumhuriyeti arasındaki herhangi bir uyuşmazlığa ilişkin düşüncelerini belirtir. Uluslararası bağlamda, İtalya, Avrupa Birliği, NATO ve AET’nin kurucu üyelerindendir. Ayrıca, G–8 üyesidir.


COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

YERŞEKİLLERİ

Güney Avrupa’da yer alan, kuzey batısında Fransa, kuzeyinde İsviçre ve Avusturya, kuzeydoğusunda Yugoslavya, doğusunda Adriya Denizi, batısında Tirejen Denizi ile çevrili olan İtalya, çizme biçiminde bir yarımadadır. Akdeniz’deki Sardinya, Sicilya, Elba ve birçok küçük ada da İtalya’ya bağlıdır. Kuzey İtalya, kuzeyde Alp Sıradağlarına bağlanan Po Vadisinin büyük alüvyon ovasından meydana gelir. İtalya’nın en yüksek dağlarından büyük Alplerin Fransa-İtalya sınırındaki Montblanca Tepesi 4810 m yüksekliktedir. İtalya sınırları içinde kalan en yüksek tepe Grand Parodiso’dur ve 4061 metredir. Appeninlerin kuzeyden güneye uzantısı 1125 km’dir. Bu dağların ortalama yüksekliği 1200 m’dir. Orta Appeninler Adriye Denizi kıyısında denizden dar tepeler şeridi ile ayrılır. Burası bütünüyle yüksek ve çorak olan, eskiden göllerin bulunduğu çöküntü havzaları ile yarılmış kalkerli yaylalardan meydana gelir. Güney Appeninler Tiren Denizi kıyılarında uzanır. Burada tepelerden ve alüvyonlu küçük ovalardan meydana gelmiş bir bölge vardır. Bu ovalar kuzeyden-güneye doğru Toscana, Umbria, Lazio ve Campania ovalarıdır.


Bu bölgenin çok yerinde volkanik kraterler ve krater gölleri vardır. Faaliyette olan volkanlar güneyde Napoli yakınlarındadır. Buradaki Vezüv faal bir yanardağdır. Ponci yanardağı ise tarihte meşhurdur. Buradaki lavlarla taşlaşmış insan heykelleri o günkü cemiyet hayatını aksettirmesi bakımından çok önemlidir. İtalya’nın Akdeniz’de bulunan adalarından Sicilya’da Etna yanardağı faal bir volkandır. İtalya’nın Akdenizdeki adaları, İtalya topraklarının % 16’sını meydana getirir.

En önemli ırmak Po’dur. 673 km uzunluğunda olan bu nehir Alplerden doğar. Diğer ırmakları Tiber ve Arno’dur. Ülkede güzellikleri ile ünlü göller vardır. Bunlardan Maggiore, Cono ve Garda en önemlilerindendir.

İKLİMİ


İtalya’da Akdeniz iklimi hüküm sürer. Sahra havasının yerleştiği mevsim olan yaz, kurak ve güneşlidir. Atlas Okyanusu havasının yerleştiği mevsim olan kış ise ılık, yağışlı ve düzensizdir. Kuzey İtalya, denizin yumuşatıcı etkisinden hiç yararlanamaz. Buradaki iklim kara iklimidir. Po Ovası kışın soğuk ve sislidir, yazın ise, boğucu nemli sıcaklar olur. Kuzey bölgesine doğru yağmurların sürekliliği artar. İlkbaharda daha çok yağış olur. Güneye doğru iklim daha da sıcaklaşır, kış ayları güneyde en yağışlı aylardır. Burada kışlar ılımandır yazlar sıcaktır.

Ortalama yıllık yağış miktarı 500 ile 800 mm arasında değişmektedir. Ortalama sıcaklık ise kışın 1°C, yazın ise 25-26°C arasındadır.

TABİİ KAYNAKLAR


BİTKİ ÖRTÜSÜ VE HAYVANLAR: İtalya zengin bir bitki örtüsüne sahip değildir. Akdeniz iklimine sahip olduğu için bitkiler uzun süren kuru ve sıcak yazlara dayanabilen türdendir. Ormanlar ülke topraklarının %21’ini kaplar. Ormanlarda çoğunlukla meşe, akgürgen ve kestane ağaçları bulunur.
 Ekilemeyen topraklar kuraklığa dayanıklı kaba otlar ve makilerle kaplıdır. Alçak kesimlerde kozalaklılar türüne ait ağaçlarla kaplı ormanlar bulunur. Bunların alt kısmını ise yaprak döken ağaçlar meydana getirir.

İtalya halkının avcılığa çok meraklı olması sebebiyle yabani hayvanların sayısı azalmıştır. Günümüzde Alplerde yaşıyan dağ keçisi, kurt ve geyik gibi yabani hayvanlar bulunmaktadır.

MADENLER: Ülke maden kaynakları bakımından fakirdir. Mevcut olan kömür ve demir yatakları yeterli değildir. Tabii gaz, petrol ve kükürt Sicilya’da çıkartılır. Toscona’da antimon, prit, bor ve büyük ölçüde cıva elde edilir. Toscona’daki kıyı dağlarında ayrıca önemli miktarda mermer çıkarılır. Po Ovasında verimli metan gazı yatakları mevcuttur.

NÜFUS VE SOSYAL HAYAT


İtalya’nın nüfusu 57.158.000’dir. İtalya’da nüfus artışı bir mesele haline gelmiştir. Çünkü doğum oranı çok yüksektir. İtalya’dan dış ülkelere büyük bir göç vardır. Yarım asırda 7 milyon kişi dış ülkelere göç etmiştir.
İtalya on bir bölgeden meydana gelmiştir. Bu bölgelerin hepsi, hatta şehirlerde ayrı ayrı lehçeler kullanılmaktadır. Bu bölgelerden birinde yaşayan öteki bölgelerdekilerle hiç anlaşamazlar. Dilbilimcilerine göre İtalya’da 50 lehçe bulunmaktadır. Resmi olarak Floransa lehçesi kullanılmaktadır. Okullarda da bu dil öğretilir ve kullanılır.
Eğitim: İtalya’da 6 ile 14 yaş arasında temel eğitim mecburi ve ücretsizdir. Bu eğitimden sonraki lise ise beş yıldır. Ülkede 288’e yakın Üniversite bulunmaktadır. Yüksek öğretim paralıdır.
Din: Halkın büyük bir kesimi Hıristiyanlığın Katolik mezhebine mensuptur. Çok az miktarda Protestan ve Musevi bulunmaktadır.
Spor: İtalya’da spor çok gelişmiş, futbol milli bir spor haline gelmiştir. Günümüzde İtalya’da futbolla ilgilenen 7342 spor kulübü ve bu kulüplere mensup 9750 takım resmi maçlara katılmaktadır. Bu takımlarda 205.430 futbolcu yer almaktadır. İtalyanlar futbolun yanında atletizm, boks, eskrim, binicilik gibi birçok spor dalında başarılar göstermişler, dünya spor sahasında söz sahibi olmuşlardır.

 

EKONOMİ


İkinci Dünya Harbinden sonra, 1950’de başlayan büyük bir ekonomik gelişme ile başlıca sanayi ülkeleri arasına girdi. 1979 yılından sonra ekonomisinde düşüşler görüldü. Bunun temelini % 7,6’lık bir işsizler ordusu ve % 21,2’lik enflasyon oranı meydana getiriyordu. İşgücünün % 48,6’sı sanayi kesiminde çalışmaktadır.
TARIM: Çalışan nüfusun % 18’i tarımla uğraşır, topraklarının % 31’i işlenebilir nitelikte, % 17’si ise mer’alıktır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, pirinç, sebze, üzüm, ve zeytindir. Üretim alanının % 37’sini kaplayan Kuzey İtalya, toplam üretimin yarısını verir. Dağlarda yaşıyanlar geçimlerini ormandan sağlar. Büyük vadilerde oturanlar, tahıl, üzüm, meyva yetiştirirler. Po Ovasındaki yüksek taracada mısır tarlaları ve dutluklar vardır. Appeninlerin eteğinde buğday yetiştirilir. Güney İtalya tarımı verimsizdir. Üretim alanı işlenen toprakların %63’ünü kaplamasına rağmen toplam tarım üretiminin yarısını verir. Buralarda tarım alanları şu şekilde olur: Çıplak tarlalar, meyva bahçeleri, hem meyva hem tahıl yetiştiren tarlalar. Bu tarlalarda buğday ve bakla yetiştirilir.

İtalya tarımının özellikleri: Tahıl tarım üretiminin %22’sini, ağaç yetiştiriciliği % 24’ünü teşkil eder. Sanayi bitkisi olarak tütün ve keten yetişir. İtalya’nın birçok yerlerinde toprak zayıf ve suyun az olmasına rağmen ekim sürekli yapılmaktadır. İtalya tarımda genel olarak buğday ve mısır yetiştirir. Avrupa’nın en büyük pirinç üreticisidir. Zeytinyağı üretiminde dünya birincisidir. Bütün bunlara rağmen besin maddesi bakımından İtalya kendi ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.
HAYVANCILIK: İtalya’da hayvancılık toprak genişliğine göre gelişmiş sayılır. Ülkede sığır, keçi, koyun beslenir. Dağların yüksek kesimlerinde sığır beslenir. Süt endüstrisi çok gelişmiştir. Dünyaca ünlü peynir elde edilir. Ülkenin hayvani protein ve yağ ihtiyacı karşılanır. Dağların alçak kesimlerinde nadasa bırakılan yerlerde koyun beslenir.

SANAYİ

 Nüfusun % 36’sının çalıştığı, sanayi ve yatırımların çoğunluğu kuzeyde yoğunlaşmıştır. Başlıca sanayiler dokuma (özellikle ipek), kimya, makina, motorlu araçlar, petrol işleme ve gıda alanlarıdır. Motorlu araç sanayiinde Fiat otomobil sanayii dünya çapında bir üne sahiptir. Büyük bir iş gücü istihdam eder. Besin sanayii makarna ve konserve dalında çok gelişmiştir. İtalya sanayiinde genellikle hammadde ve enerji kaynakları zayıftır. Bu açık, ithalatla kapatılır. Son zamanlarda çıkarılan tabii gazın sanayi bölgelerine dağıtılması ile Alplerde hidro elektrik santrallerinin kurulması enerji açığını büyük ölçüde kapatmıştır. Ulaşım güçlükleri sanayii olumsuz yönde etkilemektedir.

TİCARET



Dış ticaret tablosu İtalyan ekonomisinin eğilimlerini yansıtır. Pamuk, ham petrol, yün, demirli madenler gibi hammaddeler ithalatın % 50’ye yakın kısmını meydana getirir. İhracatın % 40-42’sini ise makina, tesviye edilmiş petro-kimya ürünleri, pamuklu sun’i dokumalar ve otomobillerden meydana gelir. Yani hammadde olarak alınır işlenir, mamul hale getirilir ve satılır. İtalya’nın ihraç ettiği diğer mallar ayakkabı, daktilo makinaları, zeytinyağı ve zeytindir. İthal ettiği malları ise başta petrol olmak üzere madenler, buğday ve ettir. İtalyan deniz filosu, dünyanın en büyük filolarından biridir. İtalyan ticareti ile deniz yolu taşımacılığı arasında sıkı bir bağ mevcuttur. İtalyan ödemeler dengesindeki açık, turizm sektörü sayesinde kapatılmaktadır. Turizm sektörü çok gelişmiştir. Birçok turistik tesise sahib olan İtalya, tarih ve kültür eserleri bakımından zengindir. Tarih boyunca birçok gelişme ve yeniliklere sahne olan İtalya turistler için cazip bir ülkedir. Bir AET üyesi olarak ticaretinin büyük kısmını AET üyesi olan ülkelerde, ABD ve Suudi Arabistan ile yapar.

ULAŞIM


İtalya da 302.403 km karayolu bulunur. Demiryollarının uzunluğu ise 19.559 km olup, bunun sadece 7395’i elektrikli değildir. İtalyan Hava Yolları dünyanın her yanına sefer yapmaktadır. Ülkede 21 milletlerarası, 32 milli ve 75 kulüp havaalanı vardır.

3 Mayıs 2015 Pazar

FRANSA

FRANSA

Ana toprakları Batı Avrupa’da bulunan ve dünyanın birçok bölgesinde denizaşırı toprakları olan bir ülkedir. Fransa’nın Başkenti Paris’tir. Fransa’nın güneyde Akdeniz'den kuzeyde Manş Denizi ve Kuzey Denizi'ne, doğuda Ren Nehri'nden batıda Atlas Okyanusu'na kadar yayılan topraklarda yer alır. Fransızlar, ülkelerini topraklarının biçiminden ötürü Altıgen olarak adlandırırlar. Nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 66.616.416 milyon kişidir. Resmi dili Fransızcadır. Fransa toprakları 640.679 KM2dir. Ülkenin başkenti Paris’in koordinatları 48°52′K 2°19.59′D ‘dir
.


Fransa’nın bayrağı yukarıda olduğu gibi 3 renkten oluşmaktadır.Bu renkler  sütun olarak şeklinde inmektedir.ilk baş mavi ortadai beyaz ve üçüncü rengimiz ise kırmızıdır.Fransa’nın aramasıda üst kısımda Fransa bayragının yanında yer almaktadır.

FRANSA TARİHİ

M.Ö. birinci yüzyıla kadar Fransa hakkında pek az bilgi vardır. O zamanlar bu ülkeye Gallia ismi verilirdi. Galliada, Galluslar, Keltler ve şimdiki Gaskonyanın Boskları yaşarlardı. Gallia kabile başkanları tarafından idare edilirken M.Ö. 51-58 yılları arasında
Caesar tarafından fethedilmiş ve 500 yıl Roma idaresinde kalmıştır. Romanın tesiriyle yeni bir Gallia-Roma medeniyeti doğmuş,
Hıristiyanlık da hızla yayılmıştır. Beşinci yüzyıl başlarında Germen boyları Romayı istilaya başlayınca Galliaya da gelmişlerdir. Galliaya ilk gelen Germen boyları Vizigotlar, Franklar ve Burgundlardır. Roma İmparatorluğunun ortadan kalkma tarihi olan 476dan on sene sonra, yani 486'da Clovis idaresindeki Franklar, Gallianın son Roma varisi Syagrrusun kuvvetlerini Sorssunsda bozguna uğratmışlar ve Clovis, Frankların kralı olmuştur. Clovis, daha sonra Güney Galliayı Vizigotlardan almış ve 496 yılında Almanyaya hakim olarak Merovenj sülalesini kurmuştur. Ölümünden önce topraklarını oğulları arasında paylaştırdığı için, ölümünden sonra bir daha birlik sağlanamamış, yıllarca kardeş kavgaları devam etmiştir.

Merovenj krallarının zalimane ve sefih bir hayat sürerek birbirleriyle sürdürdükleri mücadele, Gallia ülkesini fakir, harap bir hale getirmiştir. Merovenj kralları adına ülkeyi idareye başlayan Caroling sülalesinden Karl Martel, Franklarda tekrar bütünlüğü sağlamış, hatta İspanyada devlet kurmuş olan Emevilerin bir ordusuyla 732 yılında Poitiers-touıs arasında yaptığı savaşı kazanmıştır. Oğlu olan Bodur Péppin, son Merovenj kralını tahtından indirerek kendini 751'de kral ilan etti. Papa tarafından da kral olarak takdis edildi. Oğlu Büyük Karl zamanında ülke toprak olarak genişledi. Oğlu olan Birinci Ludvige gelişmiş, büyümüş bir Fransa ile Almanya bırakmıştır. Birinci Ludvigin ölümü ile ülke üçe bölündü. 843 yılında üç kardeş Verdun Antlaşması ile ülkeyi taksim ettiler. Ülke kendini meydana getiren üç millete (Fransız, İtalyan ve Alman) birer papa düşecek şekilde bölündü. Bugünkü Fransa, Dazlak İkinci Charles (Kel Şarl)'ın payına düşen kısımdadır. Ülkeye Francie (Fransa) ismi bu zamanda verildi.


Bundan beş asır sonra 1337de İngiltere Kralı Üçüncü Edwardın Fransa tahtında hak iddiası ile ülkenin bir kısmını işgal etmesi bu iki ülke arasında "100 Yıl Savaşları" adı verilen uzun süreli bir harbin meydana gelmesine sebep oldu. Bu savaşlar 1420 senesinde Fransanın kendi topraklarını kurtarması, İngilterenin ise iddia ettiği hakkını alamaması ile nihayet buldu. Bu zamandan sonra 1422de başa geçen yedinci Charles, ülkeyi kuvvetlendirmek için çalışmalarda bulundu. Daha sonraları 1498 senesinden 1547 senesine kadar ülkeye hükmeden On İkinci Louis ve Birinci François zamanında ülke, Almanya ve İtalya ile her seferinde aleyhinde neticelenen uzun süreli savaşlara girdi.

On altıncı asırda, her geçen gün bozulan Hıristiyanlık dininin daha değişik ve bozuk mezhebi olan Protestanlık, Fransada yayılmaya başladı. Yeniçağda ortaçağ zihniyetinin hakim olduğu asiller ve avamlar şeklinde insanların hürriyet ve haklarının son derece sınırlı olduğu bir sosyal yapıya sahip olan Fransada kilise ve kral, 1572de ülkede büyük bir Protestan katliamına girişti. 1600lü yıllardan itibaren ülkede sömürgecilik zihniyeti yoğunlaştı. Dünyanın çeşitli yerlerinde ülkeleri kendi refah ve rahatları için insanlık dışı muamelelerle sömürmeye başladılar. On yedinci yüzyılın sonlarında diğer Avrupa devletlerinden İspanya, Hollanda ve İngiltere ile uzun süreli savaşlara giren Fransada daha sonra 1774'te, Kral Onaltıncı Louis zamanında, sonu tarihte çok meşhur olan, yakınçağın başlangıcı kabul edilen 1789daki ihtilalle neticelenen iç karışıklıklar yoğunlaştı. 14 Temmuz 1789'da Paris halkı, kral ve asillere karşı ayaklandı. Siyasi mahkumların bulunduğu Bastılle Hapishanesini basan isyancılar, buradaki mahkumları serbest bıraktılar. Kral devrilerek bir ay sonra meclis "Vatandaş ve İnsan Hakları Beyannamesi"ni yayınladı.




















Bu hadisenin devamı olarak 1797 senesinin Eylül ayında ülkede Cumhuriyet ilan edildi. Fransada bu yeni siyasi değişiklik, komşu devletleri telaşa düşürdü. Bunlardan İngiltere başta olmak üzere toplam beş ülke ile savaşmak zorunda kaldı. Ülkedeki yeni yönetime geçilmesi üzerinden fazla bir zaman geçmeden 1799da başa geçen General Napolyon Bonapart, ülke idaresinde tek söz sahibi olan kişi durumuna geldi. Bunun neticesi olarak da 1804te kendisini Fransa İmparatoru ilan etti.

Napolyon Bonapart, kuvvetli bir ordu teşkil ederek dünya hakimiyetini ele geçirmek için İngilizlere ve Avrupanın çeşitli yerlerine aralıksız seferler düzenledi. Osmanlılara karşı Mısırda Akka Kalesinde yapılan savaşta büyük bir hezimete uğrayan Bonapart, kendisini tekrar toparladıktan sonra 1812de 500.000 kişilik düzenli bir ordusu ile bu sefer de Rusya üzerine yürüdü. Fransadan Moskovaya kadar ilerleyen Napolyon, kazandığı zaferlerini Moskovanın soğuğuna kaptırdı. Fransızların alışamadığı soğuk havada Rusların küçük saldırılarından çok perişan oldu. Moskovayı işgal eden zamanının en büyük ordusu, perişan bir vaziyette geri çekilmeye başladı. Fransaya ordunun ancak % 15i dönebildi.

1812 yılı sonlarında Parise dönen Napolyonun elinde İmparatorluğunu ayakta tutacak düzenli bir ordusu kalmamıştı. Hemen yeni bir ordu kurulması hazırlıklarına başladı. Napolyonu toparlanmadan bastırmayı planlayan Avrupa devletleri, bir ittifak kurdular. Rusya, Prusya, İngiltere, İsveç ve Alman devletleri bu ittifaka katıldılar. Bu durum üzerine Napolyon hazırladığı ordusu ile Almanyaya girdi. Rus ve Prusya ordularını arka arkaya iki defa yendikten sonra Saksonyayı işgal etti. Elinde yeteri kadar kuvvet bulunmadığından ateşkes antlaşması yaptı. 1813 yılında ateşkes bozularak savaş yeniden başladı. İttifak devletlerinin orduları 19 Ekim 1813 tarihinde yapılan Leibzig Savaşında Napolyonu yendiler.Bu mağlubiyet üzerine Napolyon çekilmeye başladı; ittifak devletleri ilerlemeye devam ettiler. 30 Mart 1814te Parise girdiler. Bu gelişmeler karşısında Fransız halkı Napolyonun aleyhine döndü. Fransız Senatosu Napolyonu imparatorluktan istifaya çağırdı. Bunun üzerine Napolyon tahttan çekildi. 20 Nisan 1814te Elbe Adasına sürüldü. Bundan sonra krallık tekrar kurularak, tahta Onsekizinci Louis getirildi. Bir ara Napolyon tekrar idareyi ele aldı. 1815teki Waterloo Savaşını kaybetmesiyle 100 günlük saltanatı tekrar sona erdi.

Amerikaya gitmek isterken, İngilizlere teslim oldu. Tahta tekrar Onsekizinci Louis geçti (1814-1824). Krallık idaresi 1848 yılına kadar devam etti.

1848'den 1852'ye kadar süren bir Cumhuriyet idaresi tesis edildi. Almanyaya karşı 1870'te Fransanın açtığı savaş, hezimet ve ağır şartlar ihtiva eden bir antlaşma ile son buldu. Savaş sonunda 1871'de Cumhuriyet üçüncü defa ilan edildi. Yeni rejim Asya ve Afrikadaki sömürgelerine daha insafsızca muamele etmek suretiyle savaş tazminatı borçlarını çok kısa bir sürede ödedi.
Birinci Dünya Savaşına İngiltere ve Rusyanın müttefiki olarak girdi. Bağlı bulunduğu ittifakın savaştan galip çıkmasına rağmen Fransa kendi bünyesinde çok büyük zarar gördü. İkinci Dünya Savaşında da İngiltere, Rusya ve Amerika safında yer alan Fransa, harbin başında Almanya tarafından işgal edilmiş fakat harbi müttefikler kazanınca işgalden kurtulmuştur. 1946 yılında, dördüncü defa cumhuriyet ilanından sonra savaş masraflarıyla çok bozulan mali durum, Amerikan yardımlarıyle düzeltilebilmiştir.


Fransa içte ve dışta güçlenmeye çalışırken denizaşırı sömürgelerini yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Önce Suriye ve Lübnan, sonra Çin hindi, Tunus ve Fas bağımsızlıklarını kazandılar. Bu sömürgelerinin elden gitmesinin hemen akabinde, Cezayir de bağımsızlık için ayaklanınca, bu ülkede uzun zamandır yaşayan Fransızların çokluğu bütün Fransayı harekete getirmiş, 1958 yılında ordu bir darbe yaparak on iki yıldır iktidardan uzak kalan General de Gaulleü geniş yetkilerle göreve çağırmıştır. De Gaulleün halk oyuna sunduğu anayasa ile beşinci cumhuriyet kurulmuştur. De Gaulle, Fransa tarihinde en fazla başkanlıkta kalan kimse olarak 11 yıl ülkeyi idare etmiş, içte ve dışta Fransayı parlak bir duruma getirmiş, fakat Cezayirin bağımsızlık kazanmasına engel olamamıştır. 1968 yılı Mayısında başlayan öğrenci-işçi hareketleri aynı yıl bastırdı, fakat De Gaulle 1969 Nisanındaki halk oylamasında görevinden ayrılmak mecburiyetinde kaldı.

1969 Haziranında yapılan seçimler sonunda Cumhurbaşkanlığına Pompidou geldi. Pompidou da bir müddet De Gaulle'ün politikasını devam ettirdi. 1972 yılında Pompidou, De Gaulle'ün politikasını değiştirerek İngilterede Ortak Pazara (AET) girme müzakerelerine başladı ve 1973 başında Fransa AET'nin bir üyesi oldu. 1974 Nisanında Pompidounun ölümü üzerine Bağımsız Cumhuriyetçi Partiden Giscard dEstaing, Sosyalist François Mitterandı yenerek başa geçti. 10 Mayıs 1981'de yapılan seçimlerde, Sosyalist Mitterand Cumhurbaşkanı oldu. Mitterand 5 önemli endüstri dalını ve önemli özel bankaları devletleştirdi. 1988 seçimlerini tekrar Mitterand kazandı.

YÖNETİM

Fransa Cumhuriyeti, yarı başkanlık sistemiyle yönetilen, köklü bir demokrasigeçmişine sahip üniter bir devlettir. Beşinci Fransa Cumhuriyeti olan günümüz Fransasının anayasası 28 Eylül 1958 yılında yürütülen bir halkoylaması sonucu onaylanmıştır. Bu anayasa parlamentoya oranla devletbaşkanının yetkilerini arttıran yasalar içerir. Fransa'da devlet yönetiminin iki kanadı vardır: Fransa Cumhurbaşkanı ve Hükûmet. Ülkenin cumhurbaşkanı ülke çapında 18 yaşını doldurmuş ve oy kullanma hakkı olan tüm seçmenler tarafından beş yıllık dönem için (eskiden yedi yıl) seçilir. Hükûmet ise cumhurbaşkanı tarafından atanan bir başbakan tarafından yönetilir.


Fransız Parlamentosu iki meclisli bir yasama organıdır: Fransa Ulusal Meclisi (Assemblée Nationale) ve Senato (Sénat). Ulusal meclisteki milletvekilleri geldikleri yerel seçim bölgesini temsil ederler ulusal seçimlerde 5 yıllık süre için seçilirler. Seçilen 577 milletvekili Bourbon Sarayı'nda toplanır. Ulusal meclisin bakanlar kurulunu düşürme yetkisi vardır bu nedenle partilerarası koltuk dağılımı hükûmetin kararına doğrudan etki eder. 331 senatör ise tüm Fransa çapında halk tarafından seçilmiş olan belediye meclisi üyelerinden, il (département) yerel meclis üyelerinden, Bölge (Région) yerel meclis üyelerinden oluşan seçmenler tarafından dokuz yıllık bir süre için seçilir. Senato seçimleri her 3 yılda bir yapılır ve her seçimde senatonun üçte biri yenilenir. 2010'dan itibaren senatörler 6 yıllık bir süre için seçilecektir ve yine her üç yılda bir yapılan seçimlerde yarısı yenilenecektir. Senato Lüksemburg Sarayı'nda (Palais du Luxembourg) toplanır. Senato'nun yasama gücü sınırlıdır: Senato ile ulusal meclis arasında anlaşmazlık olması durumunda son söz ulusal meclis'e aittir. Meclisin gündemini belirlemede hükûmetin büyük etkisi vardır. Ulusal meclis ve senato birlikte, Versailles şatosunda toplanıp Fransa Parlamentosunu oluştururlar. Yalnızca anayasa değişikliğiyle ilgili olarak ve uluslararası bazı anlaşmaları onaylamak amacıyla toplanırlar.
Fransa politikaları iki ana politik görüş çevresinde şekillenir: sol görüşlü politikacılar Fransa Sosyalist Partisi etrafında, sağ görüşlü politikacılar Halk Hareketi Birliği partisi etrafında örgütlenmişlrdir. Meclisin yürütme kanadında Halk Hareketi'ne mensup vekiller çoğunluktadır.

YÖNETİMSEL BİRİMLER

Ülkenin tam resmi adı "Fransa Cumhuriyeti"dir. Ülke adı, Fransızca'da "Republique Française" şeklinde geçmektedir. Ülkedeki yönetim biçimi, "Parlamenter Başkanlık Tipi Cumhuriyet"tir. Ülkenin başkenti Paris'tir. Ülkede şu an yürürlükte olan anayasa 28 Eylül 1958 anayasasıdır. Ülkede 22 farklı idari bölge bulunmaktadır. Bu bölgeler de kendi içlerinde illere ayrılmaktadır. Aşağıda ülkedeki idari bölgeler yer almaktadır:
Alsace
Aquitaine
Auvergne
Basse-Normandie
Bourgogne
Bretagne
Centre
Champagne-Ardenne
Corse
Franche-Comte
Haute-Normandie
Ile-de-France
Languedoc-Roussillon
Limousin
Lorraine
Midi-Pyrenees
Nord-Pas-de-Calais
Pays-de-la-Loire
Picardie
Poitou-Charentes
Provence-Alpes-Cote d'Azur
Rhone-Alpes

 

COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ


Avrupa’nın kuzeybatı kesiminde yer alır.Doğusunda: İtalya, İsviçre, Almanya Batısında, Atlas Okyanusu Kuzeyinde: Manş Denizi Güneyinde: Akdeniz Kuzeydoğusunda: Lüksemburg, Belçika Güneybatısında: İspanya, Andorra yer alır.

YER ŞEKİLLERİ


Fransa’nın Yer şekilleri çeşitlilik gösterir. Kuzeyinde ve batısında düzlükler geniş yer kaplar. Doğusunda: Alpler, Juralar ve Vojlar yer alır. Güneyinde: Pireneler yer alır.
Alp Dağları üzerinde yer alan Mont Blanc (4807 m) Avrupa’nın en yüksek yeridir. Güneyde yer alan MassifCentraller ile kuzeydoğudaki Vojlar ve Ardenler eski kara kütleleridir.




·         Su kaynakları bakımından zengindir.Nehirlerin büyük bir bölümünde su taşımacılığı yapılmaktadır.
Atlas Okyanusu’na Dökülenler: Ren, Loire, Sen, Garonne. Gelgit genliği fazla olduğundan akarsuların ağızlarında Haliçler oluşmuştur.
Akdeniz’e Dökülenler: Rhone. Gelgit genliği az olduğu için delta oluşmuştur.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ


Atlas Okyanusu ve Manş Denizi Kıyılarında: Ilıman Okyanusal iklim ve ormanlar görülür.
Akdeniz Kıyısında: Akdeniz iklimi ve maki
İç Kesimlerde ve Doğadaki Dağlık Alanlarda: Karasal iklim ve bozkır görülür.
Ormanlar ülke yüzölçümünün %30’unu kaplar.
Not: Türkiye’ye iklim bakımından en çok benzeyen Avrupa ülkesidir.
Orman, Maki Ve Bozkır

 

NÜFUS VE YERLEŞME


Avrupa’nın yoğun nüfuslu ülkelerinden biridir.Nüfusu 66.616.000 geçmiştir.Nüfusun %79’u kentlerde, %21’i kırlarda yaşar.Nüfus artış hızı ‰5’tir.Ortalama yaşam süresi uzundur. Nüfusun Yoğun Olduğu Şehirler:
Paris, Marsilya, Nice, Lyon, Lille, Nantes.

TARIM VE HAYVANCILIK


Avrupa’da tarım alanları en geniş olan ülkelerden biridir.Topraklarının yarısına yakını tarıma elverişlidir.Tarımda çalışan nüfus az olmasına rağmen modern yöntemlerle tarımdan yüksek verim elde edilir.Bağcılık ve şarap üretiminde dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Yetiştirilen Tarım Ürünleri Buğday, Patates,Meyve, Arpa,Zeytin,Sebze,Şekerpancarıdır.
Modern ahır hayvancılığının geliştiği ülkede et ve süt üretiminde önemli ülkeler arasında yer alır.

 

SANAYİ



Yer altı kaynakları bakımından fakirdir. Kömür, demir, boksit, uranyum başlıca yer altı kaynaklarıdır.Petrol ihtal etmektedir.

FRANSA’DA SANAYİLEŞME SÜRECİ

İngiltere’nin 1824’ten sonra (aşırı derecede artan makine üretimi) makine ihracatını serbest bırakması sonucunda Fransa ve diğer ülkeler sanayileşme sürecine girmişlerdir.1840’larda sanayi üretimi en çok on işçinin çalıştığı küçük işletmeler şeklinde gerçekleştiriliyordu. Başlangıçta daha çok devlet yatırımı ile yürütülürken 1830-1848 yılları arasında özel sektörün yatırımlarıyla sanayileşme daha da önem kazanmış ve bu süreçte kömür ve demir üretimi büyük ölçüde artmıştır.1900’lü yıllarda artarak devam eden sanayileşme süreci, demir yolu yapımı demir-çelik kömür üretimiyle artış göstermiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra askeri alandan sivil alana yönelen sanayi alanı böylece hızla gelişmeye başlamıştır. Karayolu ve otomotiv sanayi önem kazanmıştır. Özellikle otomobil üretiminde dünyanın en çok otomobil üreten ülkeleri arasında yer almıştır. 1983’te özelleştirme politikası benimsenmiştir.  (Hayvancılık, savunma, otomotiv, enerji ve telekominikasyon gibi sektörler hariç) Fransa dünyanın önde gelen sanayi ülkelerinden biridir. (ABD, Japonya ve Almanya’dan sonra 4. sırada yer alır.)
Faransa’da Gelişen Sanayi Kolları :Makine, Tekstil, Metalurji, Kozmetik, Kağıt, Otomotiv, Elektronik, Gemi, Uçak.
İhraç Ettiği Ürünler :Ulaşım araçları, Tarımsal ve hayvansal ürünler, Giyim
İthal Ettiği Ürünler: Petrol, Çeşitli ham madde.
En Fazla Ticaret Yaptığı Ülkeler:Almanya, ABD, İngiltere, Avustralya.

TURİZM VE ULAŞIM


Turizm Fransa’nın en önemli kaynaklarından biridir. Eyfel Kulesin Dünya’da en çok turistin ziyaret ettiği ülkedir (Turizm geliri açısından ABD’den sonra 2. gelir).
Fransa’da Caen Flim festivalinin olmasıda ülke turizmini canlandıran başka bir unsurdur. Turizm gelirleri bakımından üçüncü sıradadır. Turizm Akdeniz kıyıları ile Paris’te yoğunlaşmıştır.  Yer şekillerinin elverişliliği nedeniyle gelişmiş ve modern bir ulaşım sistemi vardır. Karayolu uzunluğu açısından Avrupa’da birincidir.